Galatasaray Resmi Web Sitesi

7.08.2014

Yeniden

Uzun bir aradan sonra yeniden karşınızdayız. Galatasaray'a karşı bir kırgınlığımız veya küskünlüğümüzden dolayı sizlerden ayrı kalmadık. Malum finaller ve bütler, tabi bunun yanında da iş güç konuları vardı.

Sizlerden bir dönem uzak kaldığımız için kusurumuza bakmayın, bir kaç gün içerisinde yeni teknik direktörümüz Prandelli hakkında bir şeyler yazacağız. Beklemede kalın.

Unutmadan, bugün itibariyle takımımız sezonu açtı. Oyuncularımız sağlık kontrolünden geçtiler. Şimdiden hayırlı olması dileğiyle.

4.16.2014

PassoLig Alma, Aldırma!

Hepimizin bildiği üzere Türk tribünleri için yeni bir yasa çıkıyor. Meşale yakmak, sahaya konfeti atmak, bazı stadyumlarda pankart asmak bile yasaktı. Tüm bu olanların üzerine son nokta olarak e-bilet, yani PassoLig yürürlüğe geçmiş bulunuyor.

Biz çok fazla bu saçma uygulama hakkında konuşmak istemiyoruz. Dileyenler http://www.passolig.com.tr/ adresinden detayları okuyabilirler.

Gelelim bu uygulamanın sonuçlarına. Öncelikle PassoLig'i olmayan hiç kimse artık maçlara giremeyecek. Kombine kartın olsa dahil, eğer bu PassoLig kartın yoksa maçlara giremiyorsunuz. Tribün içerisinde yaptığınız her hareket, yüzlerce kamera ile kayıt altına alınıyor. Tribün içerisinde onlara göre olumsuz bir hareket yaparsanız, bu PassoLig sayesinde hemen fişleniyorsunuz ve ceza yiyorsunuz. Cezada ne olabilir ki canım, öderiz 50 TL kurtuluruz diye düşünmeyin. Ödeyeceğiniz binlerce liranın yanı sıra, hapis cezası bile alabilirsiniz. Maksat tribünlerde şiddet olmasın. Değil mi? Böyle düşünenler sanırım hiç gazete okumuyor veya haber seyretmeyen insanlar. Dünyada ki suç oranlarına baktığımız zaman, en tepede ki ülkelerden olan Türkiye'de, sözde tribün şiddeti insanlara batıyor. Bizlerde tabi ki insanların futbol için yaralanmasını hatta ölmesini istemiyoruz, fakat tribünde meşale yakmanın, sahaya konfeti atmanın nasıl bir şiddet olduğunu hala çözemedik. Bunlar futbolun içinde bulunan güzellikler. Meşale yakmak, pankart asmak, davul çalmak... İşin en komik ve ironik yanı ise, bu tribünde meşale yakmayı şiddet olarak gören insanların, olası bir topluca meşale yakımında hemen fotoğraf makinalarına sarılmasıdır. Bırakın tribünleri artık. Bırakın deplasmanlar serbest olsun. Tribünlerde seyircide olsun, taraftarda. Bunu engellemeyin.


Velhasıl, bizler PassoLig almayacağız. Çevremizde alan eşimiz dostumuzdan da almamalarını rica edeceğiz. Uzun yıllardır maçlara giden ve kombine alan birisi olarak, seneye kombine almayacağım. Endüstriyel futbolun kölesi olmayacağım. Gerekirse her hafta kahveye veya kafelere gidip belirli bir ücret karşılığı maçları seyredeceğim, fakat PassoLig ve LigTV almayacağım. Lütfen sizlerinde bu konuda duyarlı olmasını rica ediyorum.


4.10.2014

Derbide Yaşananlara Dair

Derbiden sonra yapılan yorumlar, yazılanlar hepimizin bir hayli sinirini bozmuş durumda. Her zaman ki gibi kazandığımız bir derbi galibiyetine gölge düşürme çabalarında bazıları. Bunları da yaptıkları açıklamalardan sonra net bir şekilde anlıyoruz.

Maç sonu açıklamalarına baktığımız zaman, Volkan Demirel'in yönetim ve teknik heyetimiz hakkında yaptığı gereksiz açıklamalar, taraftarımız ve futbolcularımız hakkında söyledikleri gerçekten kendisini komik duruma düşürmüştür.

Yıllardır kendisinin Ali Sami Yen Stadı'nda ve Şükrü Saraçoğlu'nda yaptıkları yetmezmiş gibi, bir de kendisini masum gibi gösterip yaptığı açıklamalar ironiden öteye geçmemektedir.

Ali Sami Yen'de 0-0 berabere kaldığımız Fenerbahçe maçında, kapalı tribüne dönerek kasıklarını tutması, yine Ali Sami Yen'de oynadığımız bir karşılaşmada topu alaycı bir şekilde kontrol etmesi, Lincoln'e saldırması ilk aklımıza gelenler. Şikeyle şampiyon oldukları sezon ise eline mikrofonu alıp; ''sahaya inen Cimbomlu olsun'' ve ''koyduk mu'' diye bağırması, kendisinin ne derece Galatasaray düşmanı olduğunu ve masum olmadığını açıkça göstermektedir.



Kadıköy'de oynadığımız bir çok karşılaşmada hem taraftarımıza, hem de sporcularımıza yapılan hareketlerde nedense kimse tarafından konuşulmamıştır. Tuncay Şanlı'nın sahaya hindi getirmesi, stadın tam ortasında eline mikrofonu alarak; ''bir baba hindi'' tezahuratını söylemesi, onların zaten ne derece ahlaka sahip olduğunu alenen gözler önüne sermektedir.

Sadece bu yazılanlarla kalsa iyi, daha yaptıkları onca şey varken, bize ahlak dersi vermeye çalışan Fenerbahçe taraftarının, Mondragon'a attıkları ses bombası da hala dün gibi aklımızdadır. Attıkları ses bombası yüzünden, Mondragon maçın ikinci yarısında arkadaşlarıyla iletişim kuramamış, her şeyden önce insan sağlığı içinde kötü bir durum yaratmıştır.



Fatih Terim'e atılan bozuk para hocamızın kaşının açılmasına sebep olmuştur. Sadece Fatih Terim değil, Erik Gerets ve Ümit Karan'da sahaya atılan yabancı maddeler yüzünden yaralanmıştır. Fakat bunları yaparken ahlak kavramını unutan Fenerbahçeliler, bugün Galatasaray taraftarının ve oyuncumuz Felipe Melo'nun ahlak bilgisini sorgulamaktadır.





Cristian Baroni'nin Arda Turan'ı ortada hiç bir şey yokken itmesi ile başlayan kavga, tribünlerden atılan maddeler sonucunda bir hakemin yaralanmasıyla son bulmuştu. Yine aynı şekilde geçtiğimiz sezon oynanan maçta, ahlak bekçisi Volkan Demirel'in kaptanımız Sabri Sarıoğlu'na saldırması üzerine, tribünlerden atılan yabancı maddelerden kendi oyuncuları Hasan Ali Kaldırım nasibini almıştı. Aynı karşılaşmada Sabri Sarıoğlu oyundan ihraç edilip soyunma odasına giderken, Raul Meireles'in yaptığı hareketi hiç bir Fenerbahçe'li sorgulamamıştı, aksine boy boy fotoğrafları paylaşılmıştı.



Bu yapılanların ardından hiç bir ses çıkartmayan Fenerbahçe yönetimi ve taraftarı, bugün Galatasaray'ı ve Felipe Melo'yu ahlaksız olarak suçlamakta. Bu da rakibimizin ahlak anlayışının ne kadar ileri bir seviyede olduğunu bizlere göstermektedir.

Derbi öncesinde Alper Potuk ve Volkan Demirel'in yapmış olduğu açıklamalar, derbi maçının çok daha fazla gergin bir havada geçmesine neden olmuştur. İşin en ilginç tarafı ise, şikayetçi oldukları nokta Melo'nun sadece Emre Belözoğlu'na yaptığı harekettir. Melo'nun yapmış olduğu hareketi yukarıda ki yazdıklarımızla kıyaslamak bile akıl işi değildir.



Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığını sürdüren Yıldırım Demirören ise, derbiden sonra bir televizyon programında Melo hakkında bir kaç cümle sarfetmişti. Kendisi Melo'nun yaptığı hareketin ahlak dışı olduğunu savunup, Galatasaray yönetiminin hemen Melo'yu göndermesi gerektiğini söyledi. Zamanında Beşiktaş'ın Pascal Nouma'yı göndermesi örneğini gösteren Demirören, Melo'nun da aynı şekilde göndermesi gerektiğini açıkça söyledi. Öncelikle TFF başkanının bu derece yorumlarda bulunması, Galatasaray'ı durdurma çabalarını rahat bir şekilde göstermekte. Aynı şekilde sezon başında Fatih Terim'e yaptığı teklifle nasıl Galatasaray'ı durdurma politikası izlediyse, hala o politikayı izlediğini açıkça görüyoruz. Aslında işin en komik tarafı da, ahlakı baz alarak Nouma konusunda örnek veren Yıldırım Demirören'in, Nouma gitsin gitmesin oylamasında takımda kalması için oy verenler arasında olduğudur. Yani Galatasaray'a ahlak dersi vermeye çalışan Yıldırım Demirören, Nouma konusunda son derece ahlaklı bir davranış sergilemişti!


Her zaman olduğu gibi, alnımızın akıyla kazandığımız bir galibiyet sonrasında yine rakiplerimiz buna gölge düşürme çabası içerisindeler. Ne olursa olsun, yıkılmadan ve yılmadan yolumuza devam edeceğiz.

4.08.2014

Maç Sonu: Galatasaray 1-0 Fenerbahçe / Hem Sahada, Hem Tribünde!

Haftalardır büyük bir heyecanla Fenerbahçe maçını beklemekteydik. Kazandığımız her maçtan sonra, Fenerbahçe'yi de yenecekmişiz gibi puan farkını hesaplıyorduk. Fakat deplasmanlarda aldığımız beraberlikler ve Kayserispor mağlubiyeti, sezonu Fenerbahçe galibiyetiyle kapatmak adına önemli olmuştu bizler adına. 

Maç önü yazımızda taktik, teknik gibi konulara girmemiştik. Ne yapıp edip, hırslı oynayıp kazanmamız gerektiğini yazmıştık. Oynadığımız futbol ve alınan sonuç bir çok kişiyi tatmin etmiştir diye düşünüyorum.

Özellikle şu konuya değinmeden geçemeyeceğim. Yıllardır Şükrü Saraçoğlu'nda oynadığımız maçlarda bizlere yapılanlara rağmen, televizyonlarda kimse sesini çıkartmamıştı. Mondragon'a atılan ses bombası, Fatih Terim ve Gerets'e yapılanlar, Hasan Şaş'a yumurta atmalar, Galatasaray'a edilen küfürler, sahaya hindi getirmeler... Bu örneklere daha sayfalarca devam edebiliriz. Fakat burada söylemek istediğim şu, bütün bunlara kimse sesini çıkartmazken, Yıldırım Demirören başta olmak üzere bir çok spor yorumcusu ve yazarı Melo'yu ve Galatasaray taraftarını eleştiriyor. Galatasaray taraftarı küfür etmiş, Melo ise ahlak dışı bir hareket yapmış diye. Volkan Demirel, Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan bir maçta kasıklarını Kapalı Tribüne gösterirken, kimse ahlaktan bahsetmemişti. Nedense bu konular hep Melo ve Galatasaray olduğu zaman gündeme geliyor. Bu konuyu bu yazımızda çok uzatmak istemiyorum, bununla ilgili ilerleyen günlerde farklı bir yazı yazmayı düşünüyoruz.





Gelelim maça. Ben de dahil olmak üzere, tribünde ki bir çok kişi gergindik. Fenerbahçe'nin hem takımı, hem tribünü tahrik edeceğini çok iyi biliyorduk. Dikkat ettiyseniz Emre Belözoğlu kırmızı kart gördükten sonra, sahada çok fazla hatta hiç bir gerginlik olmadı. Bu da bizim gibi düşünenleri haklı çıkarttı. Hem sahada, hem tribünde bu psikolojik savaşı çok güzel kontrol ettik ve sonucunda bu savaşın galibi biz olduk.


Oyunu iyi domine ettik. Özellikle Fenerbahçe'nin Caner ve Gökhan'dan verim almasını çok iyi bir şekilde engelledik. Orta sahanın da hakimiyetini ele geçirince, rakibimize Emenike'ye uzun top oynamaktan başka bir çare bırakmadık. 

Maçın başında Sneijder ile bulduğumuz gol, rakibin direncini erken kırmamızı sağladı. Bu dakikadan sonra Drogba ve Telles'in şutlarıyla rakip kalede etkili olduk. İkinci yarı da Burak Yılmaz'ın kaçırdığı bir pozisyonumuz vardı. Bunların yanında ise, rakibin kalemizde tehlike yaratmaması ise, defans hattımızın dersine iyi çalıştığının iyi bir göstergesi oldu.


Önümüzde ki hafta Sivas deplasmanındayız. Ligde ki en zor deplasmanlardan birine çıkacağız. Fenerbahçe maçında aldığımız galibiyetle beraber umarım sezon sonuna kadar ligde ve kupada bir seri yakalarız.  

4.05.2014

Maça Doğru: Galatasaray - Fenerbahçe / Biz Zor Günlerin Adamıyız!

Bu maç için teknik ve taktik konuşmaya gerek yok. Maçın başından sonuna kadar mücadele edip, rakibi rahatsız edip, yorulmadan, sahada basmadık yer bırakmadan ve en önemlisi Galatasaray gibi oynayıp kazanmamız lazım. Başka çaremiz yok.

Şu an içinde bulunduğumuz durum ve oynayacağımız maç ile ilgili düşünüp taşındık ve belki de bizler için son derece anlamlı olan Bülent Korkmaz'ın sözlerini buraya yazmaya karar verdik. Belki de büyük kaptan Bülent Korkmaz'ın bu sözleri, hepimizin duygularına tercüman oluyor...


Beyler haydi! Baştan sonra bir şeyler konuştuk,
Artık zamanı geldi!
Herkes tek yürek olsun, yüreğini sahaya koysun,
Her şeyini!
Bedenini, vücudunu, beynini,
Her şeyini koysun artık sahaya!

Şimdi gerçek futbolcular ortaya çıkacak,
Şimdi! Karakterli.

Beyler şimdi zamanı şimdi,
Biz zor günlerin adamıyız, bunu her zaman bir kenara yazın!

Arkadaşlar hakim olacağız,
Topa sert olacağız,
Her yerde biz olacağız!

Biz, biz
Yalnız KIRMIZI renk!
Gören herkes kırmızıyı görsün!


Bülent Korkmaz

4.04.2014

Gerçek Kombinasyon Temennisi

Daha önce burada formalar ile ilgili bir yazı yazmıştık. Bu sezon kullandığımız kırmızı şort ve kırmızı konç kombinasyonundan baya bir şikayet etmiştik, yakınmıştık. Bu hafta oynayacağımız Fenerbahçe maçına da çıkacağımız kombinasyon bana göre çok önemli.

Sizlerinde bildiği üzere bizim asıl kombinasyonumuz; parçalı forma, beyaz şort ve kırmızı konç. Fakat biz bu sene asıl kombinasyonumuzu sadece 3 maçta daha doğrusu 2.5 maçta giydik ( Antalyaspor maçının ikinci yarısında kırmızı şort ve kırmızı konç giymiştik. )

Futbol kadar bana göre forma ve kombinasyon konusu da bu maç için bir o kadar önemli. Barcelona - Real Madrid, Manchester United - Manchester City, Schalke 04 - Dortmund maçlarını izlemişseniz eğer, bu saydığım takımların hepsi asıl kombinasyonları ile sahaya çıkmışlardır. Umuyorum ki bu hafta biz de doğru kombinasyonumuzla sahada oluruz.



Yukarıda ki fotoğrafta, pazar günü iki takımında giymesi gereken forma ve kombinasyonunu görebilirsiniz.

Bu konuyu maalesef Fenerbahçe bizden daha çok önemsiyor. İç sahada oynadıkları maçların bir çoğuna baktığımız zaman, çubuklu formanın yanı sıra beyaz şort ve beyaz konç giyiyorlar. Yani kültürlerine sahip çıkıyorlar. Biz ise Fatih Terim'in olduğu 2 sene boyunca, özellikle geçtiğimiz sezon kombinasyonumuza sahip çıkmıştık. Ali Sami Yen'de oynadığımız müsabakaların neredeyse hepsinde gerçek kombinasyonumuzu kullanmıştık. Fakat Mancini'nin gelmesiyle beraber bu forma ve kombinasyon işini pek önemsemiyoruz. Metin Oktay forması olarak sattığımız parçalı formayı ne yazık ki Ali Sami Yen'de gerçek kombinasyonu ile göremiyoruz.

Pazar günü umarım gerçek kombinasyonumuz ile sahada olup, kültürümüze sahip çıkarız.

Kayserispor, Bursaspor ve Konyaspor Maçlarının Ardından

Sizlerden maalesef biraz uzak kaldık. Takımın kötü gidişatından dolayı değil, vizeler, diğer sınavlar derken yazı yazamaz olduk.

Bu yazı yazamadığımız arada gönül isterdi ki, hem lig hem kupada iyi sonuçlar alalım, ligde yeniden yarışa girelim, kupada avantajlı duruma geçelim. Fakat oynadığımız kötü futbolu bir kenara koyalım, ligde oynadığımız maçlarda rakip kalelere gol bile atamadık.

Kayserispor maçına baskı ve stres altında başladık diyebilirim. Chelsea maçında alınan skor, oynanan kötü futbol ve bence hepsinden önemlisi kulübün yaptığı ''9 Hafta'' yazısının, oyuncuları artı bir strese soktuğunun kanısındayım.


Oynadığımız maçların taktik ve teknik analizlerini yapmayacağım. Roberto Mancini'nin klasikleşen maç içerisinde taktik değiştirme, sistem değiştirme olaylarının hepsi mevcuttu Kayserispor maçında. Kaybettik ve bence bu maçta tamamen şampiyonluktan koptuk.

Bursaspor maçı ise, Kayserispor ve Konyaspor maçlarına göre daha önemliydi. Kayserispor'a karşı alınan mağlubiyetten sonra ligde artık şansımız kalmamıştı ve kupada finale çıkmak zorundaydık. İyi başladık, golü bulduk. Fakat Bursaspor maçı ile ilgili şunu söylemeliyim ki, maalesef çok fazla pozisyon verdik. Maçı bana göre özetleyen ise, Volkan Şen'in Galatasaray savunması arasından kafa golü atmasıydı. Bu da bizim ne denli bir savunmamız olduğunu, takımın ne derecede maçı istediğini ve hırsını açıkça gösteriyor.


İlk yarısını 2-0 önde tamamladığımız maçı bu skorla bitirebilseydik, avantajlı bir şekilde Bursa'ya gidecektik. Fakat yediğimiz 2 gol, deplasmanda oynayacağımız rövanş maçında avantajı rakibimize geçirdi.

Son olarak da, Konyaspor ile deplasmanda 0-0 berabere kaldık. Artık tamamen hedeflerimizi 2.olmak üzere kurduğumuz Süper Lig'de önemli bir puan kaybı yaşadık. Bu maç ile ilgili de söylenecek fazla bir şey yok. Bu maçın diğer deplasmanlara göre tek farkı, pozisyonlar bulduk fakat gole çeviremedik.


Sneijder'in ilk yarıda yakaladığı, Burak Yılmaz'ın uzaktan vurduğu, Berk Ünsal'ın karşı karşıya kaçırdığı ve Hakan Balta'nın ceza sahası içinde vuramadığı şu an aklıma gelenler. Tabi ki bununla övünmüyoruz. Maç boyunca rakibi boğmalıyız, mücadele etmeliyiz. Konyaspor maçının diğerlerinden tek farkı, üstte de yazdığım gibi pozisyona girmemiz.

Tabi daha yazılacak çok şey var. Söyleyeceğimiz, eleştireceğimiz bir çok şey var. Şu an için yapmamız gereken Fenerbahçe maçını beklemek. Olası bir beraberlik veya mağlubiyette o zaman konuşacaklarımızı konuşuruz. Şimdilik susma vakti.

Fenerbahçe maçı dahil ligde ve kupada oynayacağımız toplam 8 müsabaka kaldı. İşte sezon sonuna kadar oynacağımız maçlar;

STSL 28. Hafta | Galatasaray - Fenerbahçe
STSL 29. Hafta | Sivasspor - Galatasaray
ZTK Rövanş | Bursaspor - Galatasaray
STSL 30. Hafta | Galatasaray - Kasımpaşa
STSL 31. Hafta | Elazığspor - Galatasaray
STSL 32. Hafta | Galatasaray - Gençlerbirliği
STSL 33. Hafta | Trabzonspor - Galatasaray
STSL 34. Hafta | Galatasaray - K.Erciyesspor

3.19.2014

Maç Sonu: Chelsea 2-0 Galatasaray / Böyle Olmamalıydı...

Dün yazımızı yazmadan önce çok umutluyduk. Hatta yazımızı okuyanlar çok rahat hatırlayabilirler. Sahaya çıkacak oyuncularımızın Galatasaray gibi oynayacağına inanıyorduk. Elensek bile, başımız dik ayrılacağız Londra'dan diyorduk. Fakat sahada oynayan Galatasaray takımını yine tanıyamadık. Yine aynı isteksizlik, yine aynı inanmamışlık vardı. Elenmemizden çok, sahada oynadığımız ruhsuz futbol bizi derinden yaralayandı.


İlk maçta oynadığımız o futbolun, çeyreğini bile oynayamamak bize çok acı verdi dün gece. Dün izlediğim maçtan sonra, ''meğer hiç inanmamışlar'' dedim ne yazık ki kendi kendime. Yine her zaman ki gibi Muslera ve Melo'nun çabalamasını izledik sadece Galatasaray adına. İnanın yenilmekten daha çok sahada sadece 2 oyuncunun çabalaması üzüyor bizi. Bu olanların ardından, neden diye sormaktan da alamıyoruz kendimizi. Neden isteksizdik? Neden bu kadar ruhsuzduk? Neden bu kadar çabuk pes ettik? Neden tura inanmadık? İşte bu sorular, hatta daha da fazlası kurcalıyor kafamızı.

Biz asla Galatasaray'a bir sitemde bulunamayız. ''Canım feda olsun sana'' diye bağırdığımız, hayatımızı adadığımız Galatasaray'a sitem edemeyiz. Üzülürüz, kızarız. Hatta zamanı geldiğinde bağırırız, çağırırız, sinirden kendimizi kontrol edemeyiz. Ama dediğim gibi asla sitem edemeyiz. Galatasaray'ın teknik direktörü, takımı 2-0 yenikken yedek kulübesinde oturup gülemez. Maç 2-0 devam ederken, o tribün orada takımı ateşlemeye çalışırken, Galatasaray'ın futbolcusu sahada yürüyemez. İşte bizim sitemimiz buna. Üstlerinde ki formaya değil. Koskoca Galatasaray'ın kadrosunda sadece 2 oyuncuyu övüp, diğerlerini eleştiriyorsak, sorunu artık kendilerinde aramaya başlamalılar.


Hiç kimse kusura bakmasın; Galatasaray'ı sahada böyle görmek, bizim zorumuza gidiyor. İsteksizlik, ruhsuzluk, hırs olmaması... Galatasaray bu değil. Çok geriye gitmeye gerek yok, geçtiğimiz sezon Ali Sami Yen'de oynadığımız Real Madrid maçı. İlk maçı 3-0 yenilmemize rağmen, ikinci maçta da 1-0 geriye düşmemize rağmen, hala pes etmeyen Galatasaray. Hırslı oynayan Galatasaray. Maçı bırakmayan, hatta turu elinden kaçıran Galatasaray. Galatasaray böyle olmalı. Biz her şekilde Galatasaray'ı seviyoruz ama dünkü gibi olunca içimiz rahat etmiyor. Sahada oyuncular görevini yapmayınca, biz onlardan daha çok üzülüyoruz. Hatta kahroluyoruz...

Taktik konusuna da pek girmeye gerek yok. Malumunuz Sneijder sol açık, Burak Yılmaz'da maça sağ açık başlayınca, otomatikman maça 2 kişi eksik başlamış olduk. Defalarca söylememize rağmen, hoca hala Sneijder'den sol, Burak'dan da sağ kanat yaratmaya çalışıyor. Bu taktik Galatasaray'ın mevcut 11'nde olmaz, olamaz.

Unutmadan, dün Stamford Bridge'de takımımızı 90 dakika boyunca susmadan destekleyen Galatasaray taraftarına teşekkürler. Gecenin kazananı; Galatasaray taraftarıdır.


3.18.2014

Maça Doğru: Chelsea - Galatasaray / Cimbom Final Yakışır Sana!

Bu akşam kulüp tarihimizin belki de en önemli maçlarından birine çıkacağız. Elbette kolay olmayacak. Arena da aldığımız 1-1'lik skor, avantajı Chelsea'ye geçirmiş olabilir ama biz çocukluğumuzdan beri Galatasaray'ın Avrupa da böyle efsanevi maçlarıyla büyüdüğümüz için, tura ve takımımıza inancımız sonsuz. Fatih hocanın da dediği gibi; ''benim takımım Galatasaray gibi oynadığı sürece, dünyada yenemeyeceği takım yoktur.'' Biz de bu akşam sahaya çıkacak olan 11 aslanın, Galatasaray gibi oynayacağına inanıyoruz. Allah'ın izniyle eleyip geleceğiz.


Böyle maçlar da artık taktik teknik konuşulmaz ama ben yine de ufak olarak değineceğim. Chelsea hepimizin çok yakından tanıdığı bir takım. Kaldı ki Mourinho'yu tanımak yeterli zaten. Mourinho'nun çalıştırdığı takımlar genelde sağlam defans yapan, oyun içinde her türlü çirkeflik yoluna başvuran, hakemi baskı altına almayı seven yapıdadır ve bu yapı kabul edelim ki ona bir çok başarı getirmiştir. Chelsea Premier Lig'de şuan 66 puanla lider durumda. Mourinho takımlarının diğer bir özelliği de içeride kolay kolay maç vermemeleri. Maviler bu sezon içeride 13 galibiyet, 2 beraberlikle oynuyorlar. Bir kez daha söylüyorum, evet çok zor olacak ama Avrupa'da Galatasaray'ın farklı oynadığı gerçeği de var. Juventus 7 maçtır gol dahi yemiyorken, Sneijder den yedikleri golle şuan Avrupa Ligi'nde mücadele etmek zorunda kaldı. Bunu da unutmamak lazım.


Bir iki söz de Londra'ya giden taraftarımıza söylemek istiyorum. Skor ne olursa olsun; gol atarız, yeriz. Tribünde geri adım atmamak çok önemli. Chelsea taraftarı ilk dakikadan itibaren hakemi ve takımımızı baskı altına almaya çalışacaklar. O atmosferi kıralım. Oraya giden taraftarımızın bunu yapacağından ve 90 dakika hiç susmayacağından şüphem yok. Bu maçlar psikolojik savaş halinde geçer ve bu savaşı iyi oynayalım. Hem sahada, hem tribünde.



Takımımız hakkında teknik taktiğe girmiyorum. Çocuklar çıkıp oynayacak hem de yukarıda söylediğim gibi, Galatasaray gibi oynayacaklar! Allah korusun elensek bile, İngiltere'den başımız dik ayrılacağız.


                                      Hanginizin var böyle şanlı tarihi?
                                               Kim oynadı yarı finali?
                                    Semih, Selçuk'la, süper taraftarınla,
                                     CİMBOM FİNAL YAKIŞIR SANA!



Batuhan Soğuk

3.15.2014

Doğum Gününüz Kutlu Olsun!

25 Ağustos 2012 tarihinde kaybetmiştik Metin Kurt'u. Nam-ı diğer Çizgi Metin'i. Futbol hayatı boyunca 6 sene Galatasaray forması giyen Metin Kurt, 3 lig şampiyonluğu yaşamıştır.

Bugün ise merhum Çizgi Metin'in doğum günü. İyi ki doğdun güzel insan. Asla unutulmayacaksın.



Bugün doğum günü olan bir başka oyuncumuz ise gole golle cevap veren adam. Yani Umut Bulut. Geçtiğimiz sezon ligin ilk yarısında attığı gollerle, hiç bitmeyen enerjisiyle, adamlığıyla ve Juventus'a yediğimiz golün dakikasında verdiği cevapla hafızalarımıza kazınmış Umut Bulut.

Uzun yıllar Galatasaray forması giymen dileğiyle, doğum günün kutlu olsun Umut Bulut.

3.14.2014

Maç Sonu: Karabükspor 0-0 Galatasaray / Klasik Bir Deplasman

Az önce biten Karabükspor maçı hakkında bir iki kelam edelim.

Yine sahada klasik bir Galatasaray'ın deplasman maçını seyrettik. Zevk vermeyen, istediğimiz mücadeleyi göstermeyen ve çabalamayan bir Galatasaray vardı sahada. Üstüne de Mancini'nin şaşırtan oyuncu değişiklikleri de eklenince, puan kaybı kaçınılmaz oldu.

Drogba'yı 85.dakikada oyundan alıp, Ceyhun'u sokmanın mantığını herhalde saatlerce düşünsem anlayamam. Sneijder'in sol kanatta maç boyunca ne kadar etkisiz kaldığını biz görüyoruz fakat Mancini bir türlü göremiyor. Bu oyun anlayışıyla maalesef Sneijder'den hiç verim alamıyoruz. Bu takımda Sneijder'in forvet arkası oynaması lazım.



Gelelim bizim bugün ki oynadığımız kötü futbola. Çok fazla geriye gitmeye gerek yok, geçtiğimiz hafta oynadığımız Akhisar maçına bir göz atalım. Sahada basmadık yer bırakmayan, hırslı oynayan, mücadele eden ve gol pozisyonuna giren bir Galatasaray vardı. Peki bugün ne değişti? Neden hırslı oynamıyoruz? Neden mücadele etmiyoruz? Bu soruların cevaplarını maç içerisinde kendi kendime çok sordum fakat cevabını bulamadım, bulamıyorum. Deplasman maçları tabi ki içeride oynadığın maçlardan daha zordur. Fakat bizim futbolcularımız deplasmanda ruh gibi oluyor. En kötüsü ise, Mancini maç sonunda ''şampiyon olmak istiyorsak, kalan 4 deplasman maçımızı kazanmamız lazım. Buna bir çare bulmalıyız'' demesi. Hocam bunun nasıl bir çaresi varmış, bulamadık gitti. Sezon bitiyor neredeyse, biz hala deplasmanda kazanamıyoruz. Siz bunun çaresini bulana kadar, şampiyonluk gidecek.

Yazacak daha çok şey var fakat malum Galatasaray'ın puan kaybettiği bir günün ardından, içimizden uzun uzun yazmak gelmiyor. Bizi kanser eden bu deplasman fobisinin, daha doğrusu deplasmanda ki isteksizliğin Chelsea maçında son bulmasını ümit ediyoruz hepimiz. 


Canım Feda Olsun Sana Twitter'da!

Twitter hesabımızı bugün itibariyle açmış bulunuyoruz. Aşağıdaki linkten twitter hesabımıza ulaşıp, takip edebilirsiniz.

https://twitter.com/CFOS_Blog


3.13.2014

Kadınlar ve Çocuklar!

Az önce internette PFDK'nın verdiği kararları okudum. Trabzonspor, Beşiktaş ve Bursaspor'a seyircisiz, daha doğrusu kadın ve çocukların önünde oynama cezası vermişler.

Hayatımda gördüğüm en saçma ceza, bu uygulama olsa gerek. Bu ülkede erkekler küfür etti veya sahaya yabancı madde attı, kadınlar atmayacak diye bir kanun yok. Ki zaten ceza alınan maç içerisinde tribünlerde bir çok bayan ve çocukda müsabakayı takip ediyor. Yani ceza sebebi olan küfürü kadında ediyor, çocukta. Bu durumda PFDK'nın verdiği bu ceza takımı değil, yetişkin erkekleri kapsıyor. Sevgili Türkiye Futbol Federasyonu yapmış olduğu bu uygulamayla kadın ve çocukları tribüne çekmek değil, aksine kadın ve çocukları cezaymış gibi gösteriyor. Umarım en kısa zamanda bu saçma uygulama yerini eski klasik seyircisiz oynama cezasına bırakır.

3.12.2014

Maça Doğru: Karabükspor - Galatasaray / Üzücü Bir Haftanın Ardından Futbol

Maç değerlendirmesine başlamadan önce Berkin Elvan'a Allah'tan rahmet, ailesine ve sevdiklerine baş sağlığı diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun...
Böyle günlerde insanın içinden futbol konuşmak, bir şeyler anlatmak geçmiyor ama ne olursa olsun hayat bir yandan devam ediyor. Berkin daima kalbimizin bir köşesinde hep var olacak.
                   
Evet geçelim maç değerlendirmemize. Bildiğiniz gibi rakibimiz Fenerbahçe pazartesi akşamı elini kolunu sallaya sallaya yarım saatte Trabzon'dan üç puanı aldı. Gerek Trabzonspor'lu taraftarların sinirlerine hakim olamaması, gerek Fenerbahçe'li bazı oyuncuların taraftarı kışkırtıp ortamı germesiyle olayların önüne geçilemedi ve maç maalesef iptal oldu. Böylelikle Fenerbahçe çok rahat bir üç puan kazandı. Zirvede ki farkın 6 puan olduğunu göz önünde bulundurursak, cuma akşamı şampiyonluk yolunda önemli bir maça çıkacağız. Karabük evinde iyi futbol oynayan, sabırla topun arkasında bekleyen, iyi kapanan bir ekip. Ayrıca iç sahada topladıkları 21 puan da Karabük'ün içeride ne kadar etkili ve tehlikeli bir takım olduğunu bize açıkça göstermektedir. Karabük'ün son haftalarda ki düşüşü, bu maçta en güvendiğimiz istatistik olarak göze çarpıyor.

Biraz da kendi takımımızdan bahsedelim. Geçtiğimiz hafta Akhisar karşısında tam beklediğimiz gibi bir oyun oynadık. Baskılı, istekli, gol için uğraşan her pozisyonu sonuna kadar kovalayan bir Galatasaray vardı sahada. Fakat deplasmanlarda bu söylediklerimizi maalesef gerçekleştiremiyoruz. İnsan kendini, keşke her maçı kendi sahamızda oynasak, deplasman maçları olmasa demekten alamıyor. Karabük maçı da bu şartlar altında çok zor geçeceğini ön gördüğüm, bizim zor deplasmanlarımızdan birisi. Bu virajı geçmek gerçekten çok ve çok önemli. Artık bu haftalardan sonra işin taktik kısımlarına pek girmenin bence bir önemi yok. Oyuncularımız şampiyonluğunu ne kadar istediklerini, artık kalan bu maçlarda gösterecekler. Biz iyi ve güçlü bir takımız, oyuncularımızdan sadece şampiyonluğa bizim kadar inanmalarını bekliyoruz. Çünkü biliyoruz ki; onlar inanırsa, önlerinde hiç bir engel duramaz.

İyi geceler şampiyonluğa ve takımına sonuna kadar inanan Galatasaray taraftarı...


Batuhan Soğuk

Berkin Elvan

Henüz 15 yaşında, gençliğinin tam ortasında, maalesef bizlerden çok uzaklardasın Berkin...

Seni hiç unutmayacağız kara kaşlı çocuk.

3.11.2014

Formalar Hakkında

Bu sezon hepimizin bildiği gibi; parçalı, siyah ve kırmızı olmak üzere 3 farklı formamız çıktı. İşin açıkçası kırmızı forma yerine beyaz formanın olmasını tercih edenlerdenim. Bunun nedeni ise, parçalı formanın üzerinde zaten kırmızı rengin yoğunlukta olması ve parçalı giyebileceğimiz maçların bazılarında kırmızı forma giymemiz. Neyse, asıl sorun bu değil.

Bizim iç saha kombinasyonumuz; parçalı forma, beyaz şort ve kırmızı konç. Bunu bilmeyenimiz yoktur sanırım. Fakat gelelim, bu sezon iç saha kombinasyonumuzu Ali Sami Yen'de kaç defa kullandığımıza. Ben söyleyeyim hemen, sadece 4 maçta kullandık. Bunlar; Antalyaspor ( sadece maçın ilk yarısı ), Real Madrid, Kopenhag ve Juventus ( gündüz oynanan maç ). Geriye kalan maçların bir çoğuna ise; parçalı forma, kırmızı şort ve kırmızı konç ile sahaya çıktık.

Peki burada hata kimin? Açıkçası burada çok büyük bir özensizlik var. Açın bakın Real Madrid, Barcelona, Arsenal veya Chelsea... maçlarına, hepsi iç saha maçlarında iç saha kombinasyonunu giymeye özen gösterir. Burada hem biz, hemde Ali Sami Yen'e gelen rakip takımlar suçlu. TFF'nin internet sitesinde yer alan forma kataloğunda, Galatasaray'ın iç saha kombinasyonu doğru bir şekilde gösterilmektedir. Tabi Ali Sami Yen'e gelen rakip takımlar bu kataloğa pek bakmadıklarından dolayı, böyle bir senaryo yaşıyoruz bu sezon. Gelelim bizim kulübümüzün hatasına. Maçtan bir veya iki gün öncesinden rakibi arayarak, kombinasyonumuzu bildirsek onlarda bizim şort ve çorabımıza göre gelseler olmaz mı? Gayet de olabilir. Fakat bizim kulübümüz maalesef bu tarz konuları, özellikle de Fatih Terim döneminden sonra pek önemsemiyor.

Bu konudan şahsen rahatsızlık duyduğumdan dolayı yazmak istedim. Ne kadar umudum olmasa da, umarım ilerleyen zamanlarda bu konu için gerekli özen gösterilir.

3.07.2014

Maça Doğru: Galatasaray - Akhisar Bld. / Şampiyon Olmamız Lazım!

Malumunuz son 11 haftaya girilirken şampiyonluk yolunda bir kritik maç haftasına daha girmiş bulunuyoruz. Geçen hafta Rize'de kaybedilen iki puan fazlasıyla canımızı sıksa da, rakibimizin üç zorlu derbi maçı oynayacak olması ve üstelik bu maçların hepsi deplasmanda olması nedeniyle umutlarımız hala devam ediyor. Her ne kadar deplasmanda istediğimiz futbolu sahaya yansıtamasakta, bizim deplasman maçlarımız rakibimize göre çok daha kolay olması ve Ali Sami Yen'de Fenerbahçe ile oynayacağımız maç düşünüldüğünde umutların devam etmesi gayet doğal.
     
Gelelim bu akşam ki Akhisar maçına. Öncelikle Hamza Hocayı tebrik etmek gerekir. Bu kısıtlı bütçeyle, bu kadro yapısıyla, bir ilçe takımını Süper Lig'de bu noktalara getirmesi büyük bir iş. Takdir edilmesi gereken bir başarı. Akhisar oyun itibariyle kompakt bir futbol anlayışı içinde, rakibi orta saha da presle boğup kazanılan toplarla hızlı hücum yapan bir takım. Her ne kadar Ali Sami Yen'de orta saha üstünlüğünü vermeyiz diye düşünsem de, bu yapısıyla rakipleri bozan bir takım görüntüsünde Akhisar. En önemli eksiklikleri; yaşlı ve yetersiz kadrosunun deplasmanda ki böyle zorlu maçları kaldıracak kapasitede olmaması. Ege temsilcisinin bu yönü, bizim açımızdan bu maçı kolay kılan en önemli etken.
   
Biraz da bizim takımdan bahsedelim. 3-5-2 taktiğini bir çok kişinin aksine ben desteklemekteyim, bu konuda Roberto Mancini'nin arkasındayım. İçeride oynadığımız maçlar da, özellikle Anadolu takımlarının tek forvetle oynaması sebebiyle geri de 4 defansla beklemenin bence çok bir önemi yok. Kaldı ki savunma yaparken sol ve sağ beklerinde savunmaya gelmesiyle rakiplerimizi beşli defansla karşılıyoruz. Bence takımımızda ki temel problem maalesef futbolcularımızın maç seçmesi. İçerideki maçlarda ve Şampiyonlar Ligi'nde coşkulu oynayan takımımız, deplasmanda yeteri kadar motive olmadığı için; komik hatalarla puan kayıpları yapması, basit pozisyonlarda golleri kaçırması ve on iki maçta üç deplasman galibiyetimizin olması bunun açık bir göstergesidir. Ayrıca Sneijder'in sol çizgi de oynamamasını da söylemeye gerek dahi duymuyorum, inşallah hocamız bu konuya da bir çare bulacaktır.
     
Yarın akşam inşallah rahat bir oyunla rahat bir galibiyet alacağız. Gerek Akhisar'ın kadro yetersizliği, gerek bizim içeride çok istekli oynamamız rahat bir galibiyetin çok olası olduğunu açıkca ortaya koymaktadır. Son olarak taraftar için de bir şeyler yazarsak, bu son 11 hafta da takımımızı eskisinden çok daha fazla destekleyelim, şampiyonluğa ve Galatasaray'a sonuna kadar inanalım. Fatih Hocanın da dediği gibi; kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsin...

İyi geceler bestenin ''canım feda olsun sana'' kısmını daha yüksek sesle bağıran Galatasaray taraftarlarına.


Batuhan Soğuk

2.18.2014

Başlangıç

Bilirsiniz ya, üçlüden hemen sonra kuvvetlice ''sen çok yaşa, canım feda olsun sana'' diye beste başlar. İşte biz o ''canım feda olsun sana'' kısmını daha da kuvvetlice söyleyenlerdeniz.

Yeni bir blog, yeni bir sayfa ve tabi ki biraz heyecan. Uzun yıllar yazmayı, sizlerinde okumasını dileyerek başlangıcı yapalım. Hepimize hayırlı olsun o zaman.