Galatasaray Resmi Web Sitesi

4.16.2014

PassoLig Alma, Aldırma!

Hepimizin bildiği üzere Türk tribünleri için yeni bir yasa çıkıyor. Meşale yakmak, sahaya konfeti atmak, bazı stadyumlarda pankart asmak bile yasaktı. Tüm bu olanların üzerine son nokta olarak e-bilet, yani PassoLig yürürlüğe geçmiş bulunuyor.

Biz çok fazla bu saçma uygulama hakkında konuşmak istemiyoruz. Dileyenler http://www.passolig.com.tr/ adresinden detayları okuyabilirler.

Gelelim bu uygulamanın sonuçlarına. Öncelikle PassoLig'i olmayan hiç kimse artık maçlara giremeyecek. Kombine kartın olsa dahil, eğer bu PassoLig kartın yoksa maçlara giremiyorsunuz. Tribün içerisinde yaptığınız her hareket, yüzlerce kamera ile kayıt altına alınıyor. Tribün içerisinde onlara göre olumsuz bir hareket yaparsanız, bu PassoLig sayesinde hemen fişleniyorsunuz ve ceza yiyorsunuz. Cezada ne olabilir ki canım, öderiz 50 TL kurtuluruz diye düşünmeyin. Ödeyeceğiniz binlerce liranın yanı sıra, hapis cezası bile alabilirsiniz. Maksat tribünlerde şiddet olmasın. Değil mi? Böyle düşünenler sanırım hiç gazete okumuyor veya haber seyretmeyen insanlar. Dünyada ki suç oranlarına baktığımız zaman, en tepede ki ülkelerden olan Türkiye'de, sözde tribün şiddeti insanlara batıyor. Bizlerde tabi ki insanların futbol için yaralanmasını hatta ölmesini istemiyoruz, fakat tribünde meşale yakmanın, sahaya konfeti atmanın nasıl bir şiddet olduğunu hala çözemedik. Bunlar futbolun içinde bulunan güzellikler. Meşale yakmak, pankart asmak, davul çalmak... İşin en komik ve ironik yanı ise, bu tribünde meşale yakmayı şiddet olarak gören insanların, olası bir topluca meşale yakımında hemen fotoğraf makinalarına sarılmasıdır. Bırakın tribünleri artık. Bırakın deplasmanlar serbest olsun. Tribünlerde seyircide olsun, taraftarda. Bunu engellemeyin.


Velhasıl, bizler PassoLig almayacağız. Çevremizde alan eşimiz dostumuzdan da almamalarını rica edeceğiz. Uzun yıllardır maçlara giden ve kombine alan birisi olarak, seneye kombine almayacağım. Endüstriyel futbolun kölesi olmayacağım. Gerekirse her hafta kahveye veya kafelere gidip belirli bir ücret karşılığı maçları seyredeceğim, fakat PassoLig ve LigTV almayacağım. Lütfen sizlerinde bu konuda duyarlı olmasını rica ediyorum.


4.10.2014

Derbide Yaşananlara Dair

Derbiden sonra yapılan yorumlar, yazılanlar hepimizin bir hayli sinirini bozmuş durumda. Her zaman ki gibi kazandığımız bir derbi galibiyetine gölge düşürme çabalarında bazıları. Bunları da yaptıkları açıklamalardan sonra net bir şekilde anlıyoruz.

Maç sonu açıklamalarına baktığımız zaman, Volkan Demirel'in yönetim ve teknik heyetimiz hakkında yaptığı gereksiz açıklamalar, taraftarımız ve futbolcularımız hakkında söyledikleri gerçekten kendisini komik duruma düşürmüştür.

Yıllardır kendisinin Ali Sami Yen Stadı'nda ve Şükrü Saraçoğlu'nda yaptıkları yetmezmiş gibi, bir de kendisini masum gibi gösterip yaptığı açıklamalar ironiden öteye geçmemektedir.

Ali Sami Yen'de 0-0 berabere kaldığımız Fenerbahçe maçında, kapalı tribüne dönerek kasıklarını tutması, yine Ali Sami Yen'de oynadığımız bir karşılaşmada topu alaycı bir şekilde kontrol etmesi, Lincoln'e saldırması ilk aklımıza gelenler. Şikeyle şampiyon oldukları sezon ise eline mikrofonu alıp; ''sahaya inen Cimbomlu olsun'' ve ''koyduk mu'' diye bağırması, kendisinin ne derece Galatasaray düşmanı olduğunu ve masum olmadığını açıkça göstermektedir.



Kadıköy'de oynadığımız bir çok karşılaşmada hem taraftarımıza, hem de sporcularımıza yapılan hareketlerde nedense kimse tarafından konuşulmamıştır. Tuncay Şanlı'nın sahaya hindi getirmesi, stadın tam ortasında eline mikrofonu alarak; ''bir baba hindi'' tezahuratını söylemesi, onların zaten ne derece ahlaka sahip olduğunu alenen gözler önüne sermektedir.

Sadece bu yazılanlarla kalsa iyi, daha yaptıkları onca şey varken, bize ahlak dersi vermeye çalışan Fenerbahçe taraftarının, Mondragon'a attıkları ses bombası da hala dün gibi aklımızdadır. Attıkları ses bombası yüzünden, Mondragon maçın ikinci yarısında arkadaşlarıyla iletişim kuramamış, her şeyden önce insan sağlığı içinde kötü bir durum yaratmıştır.



Fatih Terim'e atılan bozuk para hocamızın kaşının açılmasına sebep olmuştur. Sadece Fatih Terim değil, Erik Gerets ve Ümit Karan'da sahaya atılan yabancı maddeler yüzünden yaralanmıştır. Fakat bunları yaparken ahlak kavramını unutan Fenerbahçeliler, bugün Galatasaray taraftarının ve oyuncumuz Felipe Melo'nun ahlak bilgisini sorgulamaktadır.





Cristian Baroni'nin Arda Turan'ı ortada hiç bir şey yokken itmesi ile başlayan kavga, tribünlerden atılan maddeler sonucunda bir hakemin yaralanmasıyla son bulmuştu. Yine aynı şekilde geçtiğimiz sezon oynanan maçta, ahlak bekçisi Volkan Demirel'in kaptanımız Sabri Sarıoğlu'na saldırması üzerine, tribünlerden atılan yabancı maddelerden kendi oyuncuları Hasan Ali Kaldırım nasibini almıştı. Aynı karşılaşmada Sabri Sarıoğlu oyundan ihraç edilip soyunma odasına giderken, Raul Meireles'in yaptığı hareketi hiç bir Fenerbahçe'li sorgulamamıştı, aksine boy boy fotoğrafları paylaşılmıştı.



Bu yapılanların ardından hiç bir ses çıkartmayan Fenerbahçe yönetimi ve taraftarı, bugün Galatasaray'ı ve Felipe Melo'yu ahlaksız olarak suçlamakta. Bu da rakibimizin ahlak anlayışının ne kadar ileri bir seviyede olduğunu bizlere göstermektedir.

Derbi öncesinde Alper Potuk ve Volkan Demirel'in yapmış olduğu açıklamalar, derbi maçının çok daha fazla gergin bir havada geçmesine neden olmuştur. İşin en ilginç tarafı ise, şikayetçi oldukları nokta Melo'nun sadece Emre Belözoğlu'na yaptığı harekettir. Melo'nun yapmış olduğu hareketi yukarıda ki yazdıklarımızla kıyaslamak bile akıl işi değildir.



Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığını sürdüren Yıldırım Demirören ise, derbiden sonra bir televizyon programında Melo hakkında bir kaç cümle sarfetmişti. Kendisi Melo'nun yaptığı hareketin ahlak dışı olduğunu savunup, Galatasaray yönetiminin hemen Melo'yu göndermesi gerektiğini söyledi. Zamanında Beşiktaş'ın Pascal Nouma'yı göndermesi örneğini gösteren Demirören, Melo'nun da aynı şekilde göndermesi gerektiğini açıkça söyledi. Öncelikle TFF başkanının bu derece yorumlarda bulunması, Galatasaray'ı durdurma çabalarını rahat bir şekilde göstermekte. Aynı şekilde sezon başında Fatih Terim'e yaptığı teklifle nasıl Galatasaray'ı durdurma politikası izlediyse, hala o politikayı izlediğini açıkça görüyoruz. Aslında işin en komik tarafı da, ahlakı baz alarak Nouma konusunda örnek veren Yıldırım Demirören'in, Nouma gitsin gitmesin oylamasında takımda kalması için oy verenler arasında olduğudur. Yani Galatasaray'a ahlak dersi vermeye çalışan Yıldırım Demirören, Nouma konusunda son derece ahlaklı bir davranış sergilemişti!


Her zaman olduğu gibi, alnımızın akıyla kazandığımız bir galibiyet sonrasında yine rakiplerimiz buna gölge düşürme çabası içerisindeler. Ne olursa olsun, yıkılmadan ve yılmadan yolumuza devam edeceğiz.

4.08.2014

Maç Sonu: Galatasaray 1-0 Fenerbahçe / Hem Sahada, Hem Tribünde!

Haftalardır büyük bir heyecanla Fenerbahçe maçını beklemekteydik. Kazandığımız her maçtan sonra, Fenerbahçe'yi de yenecekmişiz gibi puan farkını hesaplıyorduk. Fakat deplasmanlarda aldığımız beraberlikler ve Kayserispor mağlubiyeti, sezonu Fenerbahçe galibiyetiyle kapatmak adına önemli olmuştu bizler adına. 

Maç önü yazımızda taktik, teknik gibi konulara girmemiştik. Ne yapıp edip, hırslı oynayıp kazanmamız gerektiğini yazmıştık. Oynadığımız futbol ve alınan sonuç bir çok kişiyi tatmin etmiştir diye düşünüyorum.

Özellikle şu konuya değinmeden geçemeyeceğim. Yıllardır Şükrü Saraçoğlu'nda oynadığımız maçlarda bizlere yapılanlara rağmen, televizyonlarda kimse sesini çıkartmamıştı. Mondragon'a atılan ses bombası, Fatih Terim ve Gerets'e yapılanlar, Hasan Şaş'a yumurta atmalar, Galatasaray'a edilen küfürler, sahaya hindi getirmeler... Bu örneklere daha sayfalarca devam edebiliriz. Fakat burada söylemek istediğim şu, bütün bunlara kimse sesini çıkartmazken, Yıldırım Demirören başta olmak üzere bir çok spor yorumcusu ve yazarı Melo'yu ve Galatasaray taraftarını eleştiriyor. Galatasaray taraftarı küfür etmiş, Melo ise ahlak dışı bir hareket yapmış diye. Volkan Demirel, Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan bir maçta kasıklarını Kapalı Tribüne gösterirken, kimse ahlaktan bahsetmemişti. Nedense bu konular hep Melo ve Galatasaray olduğu zaman gündeme geliyor. Bu konuyu bu yazımızda çok uzatmak istemiyorum, bununla ilgili ilerleyen günlerde farklı bir yazı yazmayı düşünüyoruz.





Gelelim maça. Ben de dahil olmak üzere, tribünde ki bir çok kişi gergindik. Fenerbahçe'nin hem takımı, hem tribünü tahrik edeceğini çok iyi biliyorduk. Dikkat ettiyseniz Emre Belözoğlu kırmızı kart gördükten sonra, sahada çok fazla hatta hiç bir gerginlik olmadı. Bu da bizim gibi düşünenleri haklı çıkarttı. Hem sahada, hem tribünde bu psikolojik savaşı çok güzel kontrol ettik ve sonucunda bu savaşın galibi biz olduk.


Oyunu iyi domine ettik. Özellikle Fenerbahçe'nin Caner ve Gökhan'dan verim almasını çok iyi bir şekilde engelledik. Orta sahanın da hakimiyetini ele geçirince, rakibimize Emenike'ye uzun top oynamaktan başka bir çare bırakmadık. 

Maçın başında Sneijder ile bulduğumuz gol, rakibin direncini erken kırmamızı sağladı. Bu dakikadan sonra Drogba ve Telles'in şutlarıyla rakip kalede etkili olduk. İkinci yarı da Burak Yılmaz'ın kaçırdığı bir pozisyonumuz vardı. Bunların yanında ise, rakibin kalemizde tehlike yaratmaması ise, defans hattımızın dersine iyi çalıştığının iyi bir göstergesi oldu.


Önümüzde ki hafta Sivas deplasmanındayız. Ligde ki en zor deplasmanlardan birine çıkacağız. Fenerbahçe maçında aldığımız galibiyetle beraber umarım sezon sonuna kadar ligde ve kupada bir seri yakalarız.  

4.05.2014

Maça Doğru: Galatasaray - Fenerbahçe / Biz Zor Günlerin Adamıyız!

Bu maç için teknik ve taktik konuşmaya gerek yok. Maçın başından sonuna kadar mücadele edip, rakibi rahatsız edip, yorulmadan, sahada basmadık yer bırakmadan ve en önemlisi Galatasaray gibi oynayıp kazanmamız lazım. Başka çaremiz yok.

Şu an içinde bulunduğumuz durum ve oynayacağımız maç ile ilgili düşünüp taşındık ve belki de bizler için son derece anlamlı olan Bülent Korkmaz'ın sözlerini buraya yazmaya karar verdik. Belki de büyük kaptan Bülent Korkmaz'ın bu sözleri, hepimizin duygularına tercüman oluyor...


Beyler haydi! Baştan sonra bir şeyler konuştuk,
Artık zamanı geldi!
Herkes tek yürek olsun, yüreğini sahaya koysun,
Her şeyini!
Bedenini, vücudunu, beynini,
Her şeyini koysun artık sahaya!

Şimdi gerçek futbolcular ortaya çıkacak,
Şimdi! Karakterli.

Beyler şimdi zamanı şimdi,
Biz zor günlerin adamıyız, bunu her zaman bir kenara yazın!

Arkadaşlar hakim olacağız,
Topa sert olacağız,
Her yerde biz olacağız!

Biz, biz
Yalnız KIRMIZI renk!
Gören herkes kırmızıyı görsün!


Bülent Korkmaz

4.04.2014

Gerçek Kombinasyon Temennisi

Daha önce burada formalar ile ilgili bir yazı yazmıştık. Bu sezon kullandığımız kırmızı şort ve kırmızı konç kombinasyonundan baya bir şikayet etmiştik, yakınmıştık. Bu hafta oynayacağımız Fenerbahçe maçına da çıkacağımız kombinasyon bana göre çok önemli.

Sizlerinde bildiği üzere bizim asıl kombinasyonumuz; parçalı forma, beyaz şort ve kırmızı konç. Fakat biz bu sene asıl kombinasyonumuzu sadece 3 maçta daha doğrusu 2.5 maçta giydik ( Antalyaspor maçının ikinci yarısında kırmızı şort ve kırmızı konç giymiştik. )

Futbol kadar bana göre forma ve kombinasyon konusu da bu maç için bir o kadar önemli. Barcelona - Real Madrid, Manchester United - Manchester City, Schalke 04 - Dortmund maçlarını izlemişseniz eğer, bu saydığım takımların hepsi asıl kombinasyonları ile sahaya çıkmışlardır. Umuyorum ki bu hafta biz de doğru kombinasyonumuzla sahada oluruz.



Yukarıda ki fotoğrafta, pazar günü iki takımında giymesi gereken forma ve kombinasyonunu görebilirsiniz.

Bu konuyu maalesef Fenerbahçe bizden daha çok önemsiyor. İç sahada oynadıkları maçların bir çoğuna baktığımız zaman, çubuklu formanın yanı sıra beyaz şort ve beyaz konç giyiyorlar. Yani kültürlerine sahip çıkıyorlar. Biz ise Fatih Terim'in olduğu 2 sene boyunca, özellikle geçtiğimiz sezon kombinasyonumuza sahip çıkmıştık. Ali Sami Yen'de oynadığımız müsabakaların neredeyse hepsinde gerçek kombinasyonumuzu kullanmıştık. Fakat Mancini'nin gelmesiyle beraber bu forma ve kombinasyon işini pek önemsemiyoruz. Metin Oktay forması olarak sattığımız parçalı formayı ne yazık ki Ali Sami Yen'de gerçek kombinasyonu ile göremiyoruz.

Pazar günü umarım gerçek kombinasyonumuz ile sahada olup, kültürümüze sahip çıkarız.

Kayserispor, Bursaspor ve Konyaspor Maçlarının Ardından

Sizlerden maalesef biraz uzak kaldık. Takımın kötü gidişatından dolayı değil, vizeler, diğer sınavlar derken yazı yazamaz olduk.

Bu yazı yazamadığımız arada gönül isterdi ki, hem lig hem kupada iyi sonuçlar alalım, ligde yeniden yarışa girelim, kupada avantajlı duruma geçelim. Fakat oynadığımız kötü futbolu bir kenara koyalım, ligde oynadığımız maçlarda rakip kalelere gol bile atamadık.

Kayserispor maçına baskı ve stres altında başladık diyebilirim. Chelsea maçında alınan skor, oynanan kötü futbol ve bence hepsinden önemlisi kulübün yaptığı ''9 Hafta'' yazısının, oyuncuları artı bir strese soktuğunun kanısındayım.


Oynadığımız maçların taktik ve teknik analizlerini yapmayacağım. Roberto Mancini'nin klasikleşen maç içerisinde taktik değiştirme, sistem değiştirme olaylarının hepsi mevcuttu Kayserispor maçında. Kaybettik ve bence bu maçta tamamen şampiyonluktan koptuk.

Bursaspor maçı ise, Kayserispor ve Konyaspor maçlarına göre daha önemliydi. Kayserispor'a karşı alınan mağlubiyetten sonra ligde artık şansımız kalmamıştı ve kupada finale çıkmak zorundaydık. İyi başladık, golü bulduk. Fakat Bursaspor maçı ile ilgili şunu söylemeliyim ki, maalesef çok fazla pozisyon verdik. Maçı bana göre özetleyen ise, Volkan Şen'in Galatasaray savunması arasından kafa golü atmasıydı. Bu da bizim ne denli bir savunmamız olduğunu, takımın ne derecede maçı istediğini ve hırsını açıkça gösteriyor.


İlk yarısını 2-0 önde tamamladığımız maçı bu skorla bitirebilseydik, avantajlı bir şekilde Bursa'ya gidecektik. Fakat yediğimiz 2 gol, deplasmanda oynayacağımız rövanş maçında avantajı rakibimize geçirdi.

Son olarak da, Konyaspor ile deplasmanda 0-0 berabere kaldık. Artık tamamen hedeflerimizi 2.olmak üzere kurduğumuz Süper Lig'de önemli bir puan kaybı yaşadık. Bu maç ile ilgili de söylenecek fazla bir şey yok. Bu maçın diğer deplasmanlara göre tek farkı, pozisyonlar bulduk fakat gole çeviremedik.


Sneijder'in ilk yarıda yakaladığı, Burak Yılmaz'ın uzaktan vurduğu, Berk Ünsal'ın karşı karşıya kaçırdığı ve Hakan Balta'nın ceza sahası içinde vuramadığı şu an aklıma gelenler. Tabi ki bununla övünmüyoruz. Maç boyunca rakibi boğmalıyız, mücadele etmeliyiz. Konyaspor maçının diğerlerinden tek farkı, üstte de yazdığım gibi pozisyona girmemiz.

Tabi daha yazılacak çok şey var. Söyleyeceğimiz, eleştireceğimiz bir çok şey var. Şu an için yapmamız gereken Fenerbahçe maçını beklemek. Olası bir beraberlik veya mağlubiyette o zaman konuşacaklarımızı konuşuruz. Şimdilik susma vakti.

Fenerbahçe maçı dahil ligde ve kupada oynayacağımız toplam 8 müsabaka kaldı. İşte sezon sonuna kadar oynacağımız maçlar;

STSL 28. Hafta | Galatasaray - Fenerbahçe
STSL 29. Hafta | Sivasspor - Galatasaray
ZTK Rövanş | Bursaspor - Galatasaray
STSL 30. Hafta | Galatasaray - Kasımpaşa
STSL 31. Hafta | Elazığspor - Galatasaray
STSL 32. Hafta | Galatasaray - Gençlerbirliği
STSL 33. Hafta | Trabzonspor - Galatasaray
STSL 34. Hafta | Galatasaray - K.Erciyesspor